Aydınlanma çağının temel retoriği aklın özgürleşmesi ve insanın nesne konumundan özne konumuna geçmesidir. Etken konuma geçen insan, mitler ve metafizik karşısında artık daha güçlüdür. Bu da meşruiyet kavramının değişimini beraberinde getirmiştir. Din-toprak-para ve güç kaynaklarına bir yenisi daha eklenir; akıl. Akıl çağını üreten güç ‘iletişim’ olmuştur. Bilmek gücünü eline alan insan iktidarın hükmetme gücünü tehdit etmiş, bu durum iktidarın hegemonyasını farklılaştırmaya itmiştir. Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe (1992:63), kavramı açıklamaya “Hegemonya kavramı, yeni bir ilişki tipini özgül kimliği içinde tanımlamak için değil, tarihsel zorunluluk zincirinde meydana gelmiş bir boşluğu doldurmak için ortaya çıkmıştır” diye başlamıştır. A...